<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d3216149817626282103\x26blogName\x3dSalvia\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLUE\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://adasalvia.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://adasalvia.blogspot.com/\x26vt\x3d6379591138081927475', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Ruya-17

5 Temmuz 2008 Cumartesi Gönderen Salvia

Yüzünde sakin bir ifade vardı. Sanki biraz önce yataktan kalkmış ve bir iki adım atıp odanın ortasına gelmiş gibi. Tüm olup biten benim aklımın içinde olmuş gibi. Dalmış mıydım, uyuya mı kalmıştım ve olup biten rüya mıydı? Belki, belki de değil?


Sen odanın ortasında durmuş dağılmış saçlarını karıştırıyordun. Yanakların uykudan yeni uyanmış bir çocuğunkiler gibi pembeleşmişti. Gülümsedin ve tek söz etmedin. Masanın üzerindekilere baktın. Sonrada pencereye. Yağmur durmuştu. Sessizlik kaplamıştı yeri göğü. Ben ise şaşkındım. Hala az önce olup bitenlerin gerçek mi rüya mı olduğuna karar vermeye çalışıyordum. Sana anlatmayı istedim ama korktum deli olduğumu düşüneceğinden. Ve bu yüzden susmaya ve hareketlerini takip etmeye karar verdim.


Endişelenmeye başlamıştım. Daha önce böyle bir şey yaşamadığımdan olsa gerekti bu endişe. Hiç rüya ve gerçek arasındaki o ince çizgide yürümemiştim ki? Daha önce hiç böyle bir kararsızlığa düşmemiştim ki? Eğer bu bir rüya ise bunu aklımın içinde bu kadar gerçekçi kılan neydi? Ve bu kadar elle tutulur gözle görülür kılan… Bilemiyordum. İyiden iyiye karışmıştı aklım.


Rüya olduğundan emin oldum iyice düşününce. Sen odanın ortasında böyle sakin dururken ve Korsan hala ayaklarımın dibinde uyurken az önce kapıdan girdiğiniz yanılsamasını ancak zihnimin içinde görmüş olabilirdim. Bir bardak su içip soluğumu toparladım. Demlediğim çayı ısınsın diye ocağa koydum. Ve bir sandalye çekip oturdum.

Odadan ne zaman çıktığını fark etmemiştim tüm bunlar aklımdan geçerken. “Neyin var senin?” diyen sesinle kendime geldim. Elindeki havluyla yüzünü kuruluyordun. Saçlarını ıslatmış elinle düzeltmiştin. Kolunu işaret edip acıyıp acımadığını sordum lafı değiştirmek için. Çünkü sana neyim olduğunu söyleyecek halde değildim. Çünkü ben bile bilmiyordum neyim olduğunu. Yorgundum herhalde ve aklım karışmıştı. İnsanın aklı karışık olduğu vakit zihin oyun oynamaz mıydı? Oynardı herhalde.


“Açsındır” dedim masayı işaret ederek. “Hem de kurtlar gibi” diyerek oturdun. Masanın üzerinde pek fazla bir şey yoktu. Bulabildiklerimi koymuştum sofraya. Bu yeni yemek alışkanlığını henüz kazanamamıştım. Neler yenir neler yenmez ne nerede bulunur hiçbir fikrim yoktu. Zamanla öğrenirim diye geçti aklımdan. “Mutfak konusunda pek becerikli değiliz anlaşılan” diyerek gülümsedin. Güldüm. “Sen beni kendi mutfağımda gör bir de” dedim.


İştahla yiyordun. Ve ben hiç aç değildim. Ama seni izlemek keyif veriyordu. Uzun zamandır böyle keyifle yemek yiyen birini görmediğimi düşündüm çayımı içerken. Yemeğini bitirdiğinde sorunu yineledin: “Neyin var söylesene?” Başımı salladım yok bir şey anlamında yorgunum diye geçiştirdim. “Evet” dedin “farkındayım. Gözlerimi araladığımda masaya dayanmış uyuyordun.” Demek bir rüyaydı diye geçti aklımdan. İyi ama nasıl bu kadar gerçekçiydi? Ve bu rüyanın anlamı neydi? Rüyamda seni öyle çılgınca koşturan beni öyle endişe içinde bekleten neydi? Bilemedim.

Etiketler: