<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d3216149817626282103\x26blogName\x3dSalvia\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLUE\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://adasalvia.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://adasalvia.blogspot.com/\x26vt\x3d6379591138081927475', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

O kırmızı yakışıyor kadına -13

Fırtına’nın ön güvertesinde, başında benim şapkam, dizlerinin dibinde Korsan, güneşe dönmüş yüzün, bana bakan sırtın, tepende martılar, sahilinde ada, içimizde koca bir okyanus, rüzgara karşı hafif tramolalarla çakıldereden dönüyoruz.. Benim bir gözüm yelkenlere astığım rüzgarlıklarda. İlk seferinde olur bazen böyle. Deniz büyülemiş olabilir yani seni.Arada bir “eğil” diye bağırmak zorunda kalmasam, orada olma ihtimalim koca bir sıfır neredeyse. Döndüğümüz her burunun ardından, burası da, diyerek bağırmaya başlıyorum. İzah etmeye ne gerek var bilmiyorum, sonuçta kıyısından geçtiğimiz her koy oldukça güzel. Geriye döndüğümüzde, doğu tarafımızda biriken bulutları ihmal etmemeye söz veriyorum, yükselipte düşen barometreye bakarak..
Fırtına dalgalarla, uzun zamandır yapmadığı güzellikte bir dansa tutuşuyor. Onun gövdesinde çatlayarak köpüklerine ayrılan her dalga, başka bir melodi, yelkenlerini havalandıran ise eteklerine dolan rüzgar oluyor.

Doluya tutulmayan ama, yağmurdan da hızlı bir biçimde kaçmayı başaramayan biz kulübenin kapısından içeriye koşarcasına girdiğimizde oldukça ıslanmıştık. Olası bir fırtına beklediğimi söyledim sonra. Barometre genelde yalan söylemezdi pek. O yüzden, Fırtınayı, yakın bir korugana çekmenin iyi olacağına karar verdiğimi de ekledim. Yardımcı olabileceği pek bir şey yoktu. Ama belki bir duş almak isteyebilirdi. Banyo yapabileceği yeri gösterdim. Bir kapısının olmaması onu rahatsız etmemeliydi korsanı saymazsak. O yüzden rahat edebilirdi. En az iki, bilemedin üç saat sonra gelebilirdim denizden. İşte sabun ordaydı. Ama o, kendi getirdiği malzemeleri kullanmayı tercih edebilirdi de. Turuncu yağmurluk, bir el feneri, yedek halat eşliğinde denize doğru koşmaya başladım.

Döndüğümde, bitkin, yorgun,ıslaktım. Kapıyı ardımdan kapatacak kadar enerjim bile kalmamıştı. Ben kulübedeydim ve güvendeydim. Fırtına da koruganda. Ocaktaki kaptan ferah buharlar yayılıyordu odaya. Nane varmış gibi içinde biraz, biraz da limonun rahatlığı. Duştan çıkmış halinle, omzuna dökülen saçların ve içinden gülen gamzelerinle, karşımda bitiverdin. Orta boylu, zayıf biraz esmer ama oldukça şefkatliydin.Yağmurluğumu çıkaracak kadar kaldıramadım ellerimi havaya. Sol kolum bileğime yakın yerinden incinmiş kanıyordu.
Botu kıyıya çekerken üzerine düştüğüm keskin kaya parçası, dikkatsizliğim, aceleci fırtına, her şeyin birikiminden dökülen damla damla kırmızı. Özetlemeye gerek varmıydı nasıl olduğunu.
Aceleyle çıkardın neyim var neyim yoksa. İlaçların yerini tarif ettim çabucak ve dikkatle ilgilendin.
Tedaviyle geçti bir süre, yara derin değildi. Ama sarılıp sarmalanmadan da olmazdı. Ben dinlenecektim oradaki kanepeye uzanıp. Geriye kalanla da sen ilgilenecektin. Kolumu çok sıktığında canım acıyor dedim, Azıcık gevşettin bağlarımı sonra. Sen yumuşattıkça ellerini, ben kolumdaki acıya boş verdim.
Sonra "gerisi beni ilgilendirir" dedin kanepeyi göstererek. "Sen uzan biraz, yemek için ben bir şeyler hazırlarım". Bunları söylerken de yeterince sadeydin.

Yanından ayrılacağım sırada, yanağında kendi lekemi gördüm, berraktı ve kıpkırmızı.. Elimle sileyim dedim. Gülümsedin. Kanepeden seyretmeye koyuldum seni sonra. Sonra düşündüm. Mavinin ruhunu, kırmızının cesaretini kurcaladım aklımda. Göz kapaklarımda ağırlığı gizleniyor bir şeylerin. Acemi ama tılsım yüklü ağırlık. Nereye dokunsa orası renkli, nereye yönelse, düş kokuyor. O kırmızı yakışıyor kadına,

Etiketler:

“O kırmızı yakışıyor kadına -13”