<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d3216149817626282103\x26blogName\x3dSalvia\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLUE\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://adasalvia.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://adasalvia.blogspot.com/\x26vt\x3d6379591138081927475', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Kudos-15

Gözlerini kapattığında, günlerdir aklını meşgul eden soruların büyük bir kısmına yanıt verebilmiş olmanın rahatlığına sarınarak, kolayca uyudu. Dışarıda toprak, su ve rüzgar milyonlarca yıldır ara sıra yaptıkları gibi yine kazananı belli olmayacak bir kavgaya tutuşmuşlar, tüm silahlarını kuşanıp, adayı savaş alanlarının merkezi yapmış, dövüşüyorlardı. Öyle büyük bir kavga değildi onlarınkisi. Su toprağa kızmış, rüzgar da arasında kalıvermişti onların. Olan adaya oluyordu işte. Yağmur hırsla, adanın tepeliklerini dövüyor, dalgalar tüm gücüyle kıyının kayalık sahillerinde patlıyor, yerini çarpmanın şiddetiyle havada dağılmış, bembeyaz su köpükleri ve kabarcıklarına bırakıyordu. Ara sıra uzaklarda düşmeye hazırlanan bir yıldırımın çatırtısı duyuluyor, ses kulübeye ulaşmadan çok çok önce, enerjisini uygun ve uzak bir yerlere boşaltıyordu.


Adamın rüyasında bunlar yoktu. Kulübenin her yerinin sıkı sıkıya kapalı olmasına rağmen, kulaklarına kadar gelen bu seslere alışık gibi uyuyordu adam. Sadece bileğinde hissettiği acıyı duyumsuyordu biraz, o da dışarıdaki fırtına gibi, kısa bir süre sonra geçip gidecek gibiydi.

“Büyük kıta keşfedilmek üzereyken, sahilde bir şaman ve bir köpek vardı. Şaman yaklaşmakta olan dev deniz atlarına, onların kanatlarına, kanatların rüzgarda çırpınışlarına bakarak, ürperdi. Bu güne kadar hiç görmemiş olduğu bu canavarların, kendisine doğru yaklaşmakta olduğunu fark ettiği andan beri, bu tümseğin üzerine çakılmış, gözlerini uzaktaki o kanat çırpan bir kaç yabansının üzerine kilitlemiş, bakıyor, bakıyor, bakıyordu. İçinde ne vardı bunların, neydi niyetleri kendilerine yaklaşırken bu kadar? Bilinmedik tanınmadık ve hiç görülmedik olan bu şeyler, ona ve kabilesine, getirip önlerine serecekleri armağanları mı taşıyorlardı, yoksa bir vahşeti kanatlarına doldurmuş, suyun yüzeyinde ve içinde, o yüzden mi böyle hırçın yüzüyorlardı? Uzun bir süredir yanında, onunla birlikte, bu garip kuşlara bakan birkaç kabile savaşçısı, sabırları taştığında, huzursuz savaş çığlıkları atıyor, oklarını, mızraklarnı, büyük deniz kuşlarına doğrultup, tüm güçleriyle onlara doğru atıyorlardı. Çok eskilerden gelen bir hikayesi vardı atalarının, bir büyük tanrı vardı o hikayede, bir gün yaptığı güçlü bir su yaratığıyla denize açılmış ve ileride çok ama çok uzun bir süre sonraya, yeniden onlarla buluşmak için, vedalaşmıştı atalarıyla. Bu geriye dönen acaba o tanrı mıydı. Yabancı olsa buralarda ne işi vardı bu yaratıkların? Kimin bu kadar büyük bir su kuşu olabilirdi ki başka, kimin olabilirdi bu dalgaları dizginleyen? Şaman susuyordu. Susması da düşünmesine engel değildi hiç. Şamanın, kendini bildi bileli bir dostu, yakın bir arkadaşı olan Kudos, Yarı panter yarı kurt karışımı bir hayvandı. Büyük büyücünün, kartal tüyünün büyülerinden çıkarılıp, hediye edilmişti kendisine çocukluğunda. Siyah ve karanlık gözleri vardı gündüz, gece ise vahşi, ateşler yanardı orada o gözlerde. Kudos, düşünmezdi hiç, sadece gerekeni yapardı olan biten karşısında ve bu gereken genellikle şamanın düşmanına ölümü getirmek olurdu kocaman ve keskin dişleriyle. Kudos çekinmezdi de hiçbir şeyden. Ama Kudos bile bu gün orada, o tümsekte, yabansı kuşlara bakarken, kendisinden daha vahşi olanı tanımış, huzursuzlanmış, içgüdülerinde tırmanan parçalama arzusunun tetiklerini nasıl düşüreceğini bir türlü bulamamıştı hala. Büyük kıta keşfediliyor olacaktı bir zaman sonra”

Yumuşak bir elin varlığını hissetti sonra. Narin kırılgan, sıcak ve sevgi dolu, kadınsı. Kadın eli gibi kokan kadın eli gibi dokunandı bu, öyleymiş gibi hissettiriyordu en azından. Etrafına baktı, Şaman ordaydı, savaşçılar hala dans ediyor havaya doğru haykırıyorlardı. Kudos hala huzursuzluğunu yenmeye çalışan bir asi gibi gözlerini çevirmişti kendisine. El alnını okşuyordu şimdi, saçlarında geziniyordu işte, ama o tümsekte bir kadına rastlayamadı gözleri. Yavaşça, kıtaya yaklaşmakta olan gemiler, silikleşmeye, kudos yatışmaya, şamanın görüntüsü titremeye başladı. Sıkıca ele sarıldı adam. Evet bu bir kadının eliydi ve o yanılmamıştı işte. Gülümsedi kadına

Etiketler:

“Kudos-15”