<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d3216149817626282103\x26blogName\x3dSalvia\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLUE\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://adasalvia.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://adasalvia.blogspot.com/\x26vt\x3d6379591138081927475', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Sen uyurken-14

İnsan, iş başa düştüğünde soğukkanlı olabiliyormuş. Kolundaki o kesiğin nasıl olduğunu hayal etmek bile bayılmama neden olacakken o kolu nasıl temizleyip sardım hala şaşırıyorum. Ben kolunu sararken hemen içindeki o küçük şımarık çocuk ortaya çıktı ve acıdığını söyledi. Çok da sıkmamıştım sargıyı halbuki ama o çocuk uzun zamandır şımartılmamıştı anlaşılan ve bu onun için nefis bir fırsattı. Gülümsedim ve sargıyı gevşettim.


Öyle bitkindin ki hemen uyuyakaldın. Yemek hazırlamak için mutfağa gidecektim ama orada oturup mavi gözlerini örten uzun kirpikli göz kapaklarını, şu kocaman bedeninin uyurken nasıl da böyle masumlaştığını izlemeyi yeğledim. Uzun süre uyanmayacağını tahmin ediyordum. Ve öyle de oldu.


Dışarıda bir sağnak başlamıştı. Denizin çırpınışınını duyabiliyordum. Korkmuyordum ne bu nereden geldiğini bilmediğim uğultulardan ne geceden ne de gökte patlayan ışıklardan ve seslerden. Sen o kanepede uyuduğun sürece hiç bir şeyden korkmayacağımı biliyordum. Bunu sana söylesem bana gülümseyerek şöyle derdin eminim: “Yakında tek başınayken de korkmamayı öğreneceksin.” Bunu neden bilmem söylemeni istemiyordum, bu yüzden sana hiç söylemedim.


Üzerine bir şeyler örttüm. Biraz ürpermiştin. Çünkü kendine sarıldın ve ben üşüdüğünü düşündüm. Usulca seni uyandırmadan üzerini örttüm. Gerçekten üşümüştün üzerine örttüğüm örtüye iyice sarıldın. Elimi hafifçe alnına koydum. Hayır ateşin yoktu. Sadece bitkin düşmüş olmalıydın.


Seni izleyerek ne kadar zaman geçirdim bilmiyorum. Bir ara galiba daldım. Dalların pencerelere vurarak çıkardığı sesle kendime geldim. Pencerenin önüne gidip biraz dışarıyı izledim. Korsan ön ayaklarını pencerenin önüne koyup neye baktığımı görmeye çalıştı. Bu beni öyle çok güldürdü ki Korsan bile şaşkınlığa düştü. Biraz onunla oynadım. Sonra onunla birlikte mutfağa geçtik.


Ben bir şeyler hazırlarken bir yandan da Korsan’a geçmiş günlere dair hikayeler anlattım. Korsan garip mırıltılar çıkararak dinledi. Sence dediklerimi anlıyor muydu? Öyle bir hisse kapıldım. Sofrayı kurdum. Ve sen hala uyuyordun. Beklemeye başladım ve masanın üzerine uzattığım koluma başımı dayadım. Korsan da başını benim ayaklarıma… Sanırım ikimiz de uyuyakaldık.

Fotoğraf: http://www.bergoiata.org/fe/divers14/Sahara_after_rain.jpg

Etiketler:

“Sen uyurken-14”