<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d3216149817626282103\x26blogName\x3dSalvia\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLUE\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://adasalvia.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://adasalvia.blogspot.com/\x26vt\x3d6379591138081927475', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Keşif-12

Bana bir dolu şey anlatıp duruyorsun. Enerji panelleri, güneş ışığı ve elektrik… Tek kelimesini bile anlamıyorum çünkü bu tür şeylerle aram hiçbir zaman iyi olmamıştır. Düşün, ben hala televizyonun içinde küçük adamlar olduğunu sananlardanım. Tamam tamam o kadar da değil, şakaydı bu ama gerçekten bu sistemlerin nasıl çalıştığı konusunda en ufak bir fikrim bile yok. Yine de anlamış gibi davranıyorum çünkü aptal olduğumu düşünmeni istemiyorum. Nedense?

Beni bu sistemler değil de daha çok adadaki doğal yaşam ilgilendiriyor. Teknolojinin harıl harıl işlediği bir kentten gelen biri neden bu tür sistemlerle ilgilensin ki? Ben adadaki meyve ağaçlarını, çiçekleri, deniz kıyısındaki kumların arasından bulacağım midye kabuklarını, adanın kuşlarını ve adını bilmediğim tüm hayvanları merak ediyorum.

Güzel bir bahçen var. Mısırları gösteriyorsun. Mısırların püsküllerini elime alıp sana çocukluk hikayelerimi anlatmaya koyuluyorum. Birden kendimi kocaman mısır tarlalarında buluyorum. Dedem uzaktan gülümsüyor. Ben ona koşuyorum. Onu çok özlediğimi fark ediyorum. Dilerim gözümdeki bulutlanmayı görmemişsindir. Çünkü başkalarının yanında ağlamaktan hatta gözlerimin sulanmasından nefret ederim. Bir çeşit zayıflıkmış gibi gelir bana. Öyle değildir aslında. Ben başkası ağlarken onun zayıf biri olduğunu düşünmem mesela. Ama iş insanın kendisine gelince değişiyor. İnsan ağlar oysa. Üzülünce duygulanınca ağlar. Belki burada yeniden kendi doğama döner ve ağlamak istediğimde utanmadan kendimi kötü hissetmeden ağlamayı becerebilirim. Düşündüm de; ne çok şey bekliyorum ben bu adadan. Beni bambaşka biri yapmasını ya da daha doğru bir deyişle katı ruhumun üzerindeki zırhı eritmesini. Sen bunları yapabildin mi acaba? Senin hikayeni duymayı öyle çok istiyorum ki ama bunun için daha çok erken. Ve sen öyle çabucak birine açılıp dökülecek birine hiç ama hiç benzemiyorsun. Belki zamanla ha? Eğer dost olmayı becerebilirsek…

Kocataş’tan söz ediyorsun. Ve oradaki balıklardan. Balıklar ilgimi çekiyor. Bana balıkları adlarını sayıyorsun ama kafamda hiç biri canlanmıyor. Çünkü alabalıktan başka bir balık bilmiyorum. Onu da suda yüzerken görsem tanır mıyım hiç emin değilim. Sana daha önce yemek yerken hızımı ve yemeğe olan ilgisizliği anlatmıştım. İşte balıklar da bu hıza kurban ettiklerimden. Bana balıkları yakaladıkça onların isimlerini öğreteceğini söylüyorsun. Ve hangisini seveceğimi de merak ettiğini. Gülerek yemek konusunda huysuz olduğumu düşündüğünü eğer böyle devam edersem bu adada hep aç kalacağımı söylüyorsun. Eh haksız da sayılmazsın.

Tüm gün adayı dolaşıyoruz. Anlatıyor anlatıyor ve anlatıyorsun. Dinlemekten keyif alıyorum. Ama bu ada bir günde keşfedilecek cinsten değil. Bunu şimdiden görebiliyorum. “Daha çok günler olacak" diye geçiyor içimden. "Pek çok öğleden sonrası gezisi yapacağız." Bu hoşuma gidiyor. Burada olmak yeni bir başlangıç yapmak ve bu huzuru duymak hoşuma gidiyor. Yorulup yorulmadığımı soruyorsun. Başımı sallıyor ve ekliyorum: “Hem yoruldum hem de acıktım.” Gülüyorsun. “Sana yine o salatadan yapayım mı?” diyorsun. İkimiz de gülüyoruz.

Etiketler:

“Keşif-12”