<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/3216149817626282103?origin\x3dhttp://adasalvia.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe", messageHandlersFilter: gapi.iframes.CROSS_ORIGIN_IFRAMES_FILTER, messageHandlers: { 'blogger-ping': function() {} } }); } }); </script>

Sığınak -2-

Kaçıp, her şeyden uzaklaşabileceğin o yerin bir ada olabileceği fikrini seni alıştırmam, internet üzerinde zor olsa da, bunu yapabilmiştim sonunda. Buraya birilerinin gelmesinden pek keyif alacağımı düşünmememe rağmen, yaşamın seni boğmasına da izin veremezdim. Geçmişi anımsadım senin sıkıntılarında. Hayatla didişip durman, baskıların arasından çıkıp gidebileceğin yolu bulamamana seyirci kalamazdım. Güzel düşünüyordun. Güzelde ifade ediyordun düşüncelerini. Her ne kadar kullandığımız dil, anlaşabilmemizi kısıtlıyor olsa da sen anlatabiliyor ben dinleyebiliyordum. Kendi başıma yapabildiğim şeylerle bir arada olabildiğim bu eşsiz yer, artık iki kişiyi ağırlayacak sanırım. Eğer geliyorsan, ve sana yolladığım mesajları takip ediyorsan, birkaç güne kalmaz burada olacaksın. Kimsin?, nesin? Yada neyi aramaktasın bu çok belirgin değil, ayrıcada çok önemsemiyorum. Sığınacak bir liman aradığını varsaymak işime geliyor. Bir çok şeyini geride bırakıp, tüm biriktirdiğin sosyal değerlerini silip atmak kolay olmayacak dediğimde, bunu yapabileceğini ifade etmiş olman yetiyor bana. Gelirken üç şey getirebilirsin yanında ancak dediğimde, ben içimden gülüyordum bilinen bu espriye. Bir adaya gideceksen illaki üç şeyle sınırlanmak ne güzel. Umarım kaygılarınla birlikte gelmezsin demek istemiştim oysa.

Ben buraya ilk sığındığımda (sığınmak diyorum çünkü o kadar çaresiz, o kadar kırılgan bir yolcuydum ki) yaşadığım coğrafyanın bütün alışıldık değerleri ile baş etmek zorunda kalmıştım. Uzunca bir süre istediklerim ile olduğum yer arasında çelişip durmuştum. Telefonsuz iletişimsiz, işsiz ama bağımsızdım. İstediğim zamanda kalkıp sahili dolaşıyor, meyveler ve bitkilerle doyuruyordum karnımı. Günlerce sahilde uzanıp durdum bir dönem.

Sonra bir liste yaptım. Vazgeçebileceklerimin yolculuklarım boyunca adları tek tek dizili duruyordu aklımda. Ben vazgeçilmesi uygun olmayanları ekledim oraya sadece ve onu tamamladım.

Sonra en yakın limandan, o büyük kentin şaşkınlığı içinde, gereksinim duyduğum her şeyi satın aldım. Artık evim diyebileceğim bir yeri el yordamıyla, -düşlerimdekine pek benzetemesem de- inşa etmeye koyuldum. Taşın üzerine bir taş koymanın verdiği keyfini anlatamam hiç kimseye. Elimle ektiğim bir bitkinin boy atışını seyretmenin güzelliğini de. Yorulmadan, bıkmadan ve kendimden utanmadan çoğunlukla iç güdüsel bazen el yordamıyla bir yaşam kurdum kendime.

Ama bunların çoğunu ben sana anlatmadım. Birilerinin dokunmadığı şeyleri sevebileceğini düşündüğümden yapmadım bunu. Hem zaten geldiğinde benimseyip benimseyemeceğine göre iki farklı olanak sunacağım sana.

Yada kim olduğuna göre değişecek bu.

Fotoğraf: http://ahermin.deviantart.com/art/Message-in-the-Bottle-63152409

Etiketler:

“Sığınak -2-”

  1. Anonymous Adsız Says:

    yanıma alacağım üç şeyi sorsalar bana ellerin, gözlerin ve düşüncelerini isterim, istemem bedenini, başkalarının çizdiği haritalar ilgilendirmez beni